Tartışma yerine Paralel Düşünme
- Umut Orhan Ecer
- 13 Nis
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 24 Nis
1957 Amerikan yapımı 12 Öfkeli Adam filmi, cinayetle suçlanan bir genç ile ilgili karar vermekle yükümlü 12 jüri üyesinin karar sürecini anlatıyor. Yasalara göre sanığın suçlu bulunması için 12 jüri üyesinin tamamanın oybirliği ile karar vermesi lazım. Jüri üyeleri ise bir an önce oylama yapıp gitmek istiyor. Oylama sonrasında onbir jüri üyesine karşı sadece bir jüri üyesi şüphelinin suçsuz olabileceği yönünde oy kullanıyor. Bunun üzerine filmin sonuna kadar devam eden bir tartışmanın ortamının fitilini ateşliyor.
Normal hayatta verdiğimiz kararlar bu kadar hayati olmasa da tartışma adeta hayatımızın her yerine girmiş durumda. Bazen arkadaşlarımızla tartışıyoruz. Bazen iş yerindeyken tartışıyoruz, bazen okuldayken kısacası her yerde tartışıyoruz. Tartışıyoruz dediğimde bir olumsuzluk olduğunu fark ettiniz mi? Tartışıyoruz dendiğinde kavga ediyoruz gibi algılanır. Çünkü tartışmalar çoğu zaman hararetlidir. Tartışma eyleminin sözlük anlamına baktığımızda bunu açıkça görebiliyoruz. (Sözlük anlamı gelir.) Bir konuyla ilgili karşıt düşünceleri karşılıklı olarak öne sürme ve savunma. Buradan da anlaşılacağı gibi tartışma temelde karşıtlık üzerine kuruludur. Tartışırken adeta fikirlerimiz birbiriyle kavga ediyor. Hayır öyle değil, böyle olmalı. Benim fikrim daha doğru, senin fikirlerin yanlış.
12 öfkeli adam gibi yaşadığımız tartışmaların temelinde sahip olduğumuz önyargılar ve bize dayatılan fikirleri kimi zaman mutlak doğrular olarak kabul etmemiz yatıyor. Konuştuklarımız savunduğumuz fikri haklı çıkaracak ifadelerden ötesine geçmiyor. Karşıdakini dinlemiyoruz ve masaya otururken de kalkarken de aynı fikirlerle hayatımıza devam ediyoruz…
Peki neden tartışıyoruz diye hiç düşündünüz mü? Tartışmak o kadar sıradanlaşmış ki neden tartıştığımızı düşünmüyoruz. Günlük hayatın bir parçasına haline gelmiş. Tartışmanın bir düşünme yöntemi olduğunu ise çoğu insan bilmiyor. Antik yunan dönemine dayanan bir düşünme yöntemi aslına. Tartışmanın ortaya çıkmasındaki amaç yanlış iddiaları ve fikirleri göstermekti. Peki ne oldu da günlük hayatımızın ve düşünme sistemimizin önemli bir parçası haline geldi? Orta çağ döneminde din temsilcileri tartışmayı dini inanışlara karşı gelenleri yargılamak için eğitimin temeline yerleştirdi. Tartışma belli grupların kendi fikirlerini savunması için güzel bir yöntemdi ve böyle devam etti. Felsefeciler dahi kendi düşüncelerini topluma kabul ettirmek için tartışmayı kullandı. Siyasetçilerinse en sevdiği şey zaten tartışmak. Rekabetin ön planda olduğu her yerde tartışma sevilir.
Peki tartışmanın neresi yanlış? Fikirlerin konuşulması gerekir elbette ama tartışma hiçbir zaman gerçek anlamda fikirlerin konuşulmasını sağlamadı. Geçmişe takılıp, ileriye dönük yol tasarlama girişimlerini engelledi. Tartışmada genellikle argümanları iyi olanlar kazandı, kötü olanlarsa kaybetti. Aslında fikirler değil fikirlerin nasıl savunulduğu ön plandaydı. Bu yüzden çok iyi fikirler o anda yeterli kanıtlar olmadığı için hep kaybetti. Çok konuşan, her şeye avukatlık yapan, dinlemeyen kişiler tartışmayı hep kazandı. Yani kazanma ve kaybetme üzerine kurulu. Tartışma belli kişilerin ve grupların çıkarlarına son derece uygundu.
Daha çok egonun hakim olduğu batı toplumlarında egemen hale gelen tartışma alışkanlığını japonlar hiç bir zaman sahiplenmedi. Japonlar kafalarında hazır bir fikirle masaya oturmak yerine sadece dinlemeye odaklandılar. Bilgiyi tarafsızca ortaya koyup fikirlerin kendiliğinden oluşmasını ve fideler halinde büyümesini sağlarlar. Bu yüzden japon toplantılarında batılı şirketlerin aksine fikirler adeta döve döve şekillenmez.
Kültürleri değiştiremeyiz ancak tartışma alışkanlığımızı aşmak için bir şeyler yapabiliriz. Paralel düşünme yaklaşımını kullanmak gibi. Daha önceki videolarımda bahsettiğim Altı Şapkalı Düşünme Tekniği’nin temelinde paralel düşünme yaklaşımı vardır. Paralel düşünmede herkes konuya aynı düşünme yönünde bakarak o yöndeki görüşlerini ifade ederler. Tartışma ise karşıt düşünceler ifade edilerek bu düşüncelerin savunulmasından ibarettir. Paralel düşünme yaklaşımı, tartışmadaki gibi ortaya hazır bir fikir atmak yerine konunun gerçekçi bir şekilde incelenmesini sağlar. Bu sayede tartışmadaki ego savaşlarının yerine işbirliği ve birlikte ilerleme prensibi ile kararlar verilir.
Comments